4 Aralık 2014 Perşembe

Crafty is back in town!


Kocaman, özlemek dolu bir merhaba demek istiyorum. Çünkü neredeyse 2 senedir bloğuma elimi bile sürmedim. Bunu da bugün çok alakasız bir şey yaparken kendi blog sayfamla karşılaşınca farkettim ve içim burkuldu :(

Nerelerdeydim sorusunun cevabını beni iyi kötü takip edenler ve son postlarıma bakanlar anlamışlardır. Efendim, bu iki yıllık süreçte önce 8,5 aylık hamile halimde doktora savunmama girip, doktor ünvanını aldım, akabinde de merakla ve heyecanla beklediğim oğlumu doğurarak annelik mertebesine eriştim :)

Doktora bitti, hala üniversitedeyim, kadro beklemek dışında akademik hayatımın gidişatında değişen pek bir şey yok. Minik kuzum artık 21 aylık iki kelimelik cümleler kuran, kendi kararları olan, bunların olması için ayak direten bir dana :)

Bugün eski postlarıma bakarken, bomboş zamanlarımda -ben o zamanları çok yoğunmuşum gibi algılamışım, ne kadar çok işim var diye boşuna hayıflanmışım meğer, ahh ne gaflet :) - uğraştığım şeyleri, diy projelerimi, kesip, dikmelerimi pek özlediğimi farkettim içim sızlayarak :(

Minik bir oğlan çocuğu ve iş-ev arasındaki koşturmacadan fırsat bulamasam da -tamam kabul ediyorum aslında benim plan/program konusundaki eksikliğim ve becerisizliğimden oluyor bunların hepsi- arada bir kendimi mutlu etmek adına bu işlere geri dönmeye ve bloğuma da fırsat buldukça el atmaya karar verdim :)

2 senenin sonunda hala beni takip eden var mı hiç bilmiyorum -varsa sevabına ses versinler :D- ama sonuçta burasını kendimi mutlu etmek için kurdum. Madem öyle amacına hizmet etmeye kaldığı yerden devam etmeli değil mi :D


11 Ocak 2013 Cuma

Bebiş odasının ilk süsü :) First decoration for my baby boy :)

Geçen akşam canım sıkılınca keçelerimi aldım elime, oğluşumun odasına yapmak istediğim panolardan birini hazırladım. İlk kez keçelerle bir çalışma yapmış oldum, çok eğlenceliydi :) Bakalım beğenecek misiniz ?


Last night I was bored and decided to prepare some decoration for my baby boy's room. It was the first time that I have ever worked with felt, it was funny :) What do you think about it ?






5 Kasım 2012 Pazartesi

Yine, yeni, yeniden... Ama bu sefer daha kalabalık...

Artık biliyorsunuz ki, uzun aralar verip, paşa gönlüm istediğinde post girer hale geldim. Yani bu benim rutinim oldu. Elim gitmediğinden mi yoksa yüreğim düşmediğinden mi bilmiyorum. Ama tamamen de kopmuş değilim bu alemden. Israrla takipteyim, her gün listemdeki yüzlerce blogda neler olmuş diye meraklı meraklı izlemedeyim. Ama şu aralar hayatımda çok önemli şeyler oluyor.

Hayatımın en önemli sınavına hazırlanıyorum.  Burada sürekli bıd bıd başınızın etini yediğim ve yılan hikayesine dönen doktora sınavım değil bu kez beni, kalbimi ve beynimi meşgul eden. Daha keyifli, daha kalıcı bir sınav olacak bu. 22 haftadır içimde başka bir hayatı taşımanın sonsuz keyfini sürüyorum :)


Minik bir beyefendi, başköşesine oturmak için benim ve sevgilimin kalbini seçti. Her kontrol öncesi deli gibi heyecanlanıyor, minik ayaklarını, ellerini gördükçe tarifsiz bir mutluluk yaşıyorum.

Kısacası anne oluyorum :)  Bu haberi paylaşmak için şu andan ve buradan daha uygunu yok benim için...

4 Haziran 2012 Pazartesi

Dünyanın En Sessiz Süpürgesi Rowenta ile Tanışın!

Elektrikli ev aletlerinin güvenilir markası Rowenta yine bir ilke imza atmış. Silence Force Extreme adını verdiği süpürge serisinde güç ve sessizliği bir arada sunmuş. Çıt çıkarmadan çalışırken evimizi dip köşe temizleyen Rowenta ile temizlikte yeni bir döneme adım atıyoruz.

Rowenta Silence Force Extreme dünyanın en sessiz süpürgesi! Düğmesine bastığınızda çalıştığı neredeyse anlamıyorsunuz. Bu sessizliğinin yanında üstün bir temizleme gücüne de sahip.

Torbalı ve torbasız olarak iki ayrı kategoride ve topam 8 farklı renkten oluşan bu süpürgeler gerçekten şahane! Torbasız olanı Çoklu Siklon Teknolojisi sayesinde saatte 300 km hızla tozları süpürgenin içerisine alıyormuş. Aynı zamanda, emiş performansını kaybetmeden evi süpürmek artık çok daha zahmetsiz ve kolay.





Buradan Rowenta Silence Force Extreme’in nasıl çalıştığını izleyebilirsiniz:

Rowenta

Rowenta elektriğin zamlandığı günümüzde bizleri düşünmüş ve enerji tüketimi %50 azaltılmış. Tasarım ve renk olarak da hayran kalacağınız bir Rowenta mutlaka vardır. Ben mesela mor olanına bayıldım!

Ayrıca diğer aksesuarları da kullanım konforunu artırmak için özel olarak tasarlanmış, evde hayatınızı gerçekten de çok kolaylaştırıyor. Koltukların altını temizlerken öyle yerlere yatmanıza veya eğilmenize gerek kalmıyor.

Kısacası, evinize sessiz bir güç arıyorsanız, aşağıdaki linke bakmadan geçmeyin derim.

http://www.rowentasupurge.com

Bir bumads advertorial içeriğidir.

1 Haziran 2012 Cuma

Tez, tez... Yaz, yaz... Bitmezzz, Bitmezzz...

Merhaba sevgili takipyenler (15 yılda bir giriş yaptığım zavallı bloğumu hala takip eden varsa tabi :( ),

Efendim 30'una merdiven dayamış bir insan evladı olarak sanırım yaptığım en büyük hata, okul bitince adam gibi bir şirkette işe girmek yerine, idealist davranıp, okumak, yeni şeyler öğrenmek sevdasıyla, caaanım ülkemde akademisyen olmaya karar verip, kariyerime bu yolda devam etmemdir.



Dışarıdan bakılınca güllük gülistanlık görülen akademi camiası meğerse müthiş fragmanına, görsel efektlerine aldanıp gittiğiniz ve sonrasında hayal kırıklığıyla küçük Emrah modunda salonda çıktığınız sinema filmleri gibiymiş. Şöyle ki, bir kere üniversitede kadro bulmak, yeni bir kıta bulmaktan daha zor. Hadi bulduğunuz ve girdiğiniz diyelim -ki evvelinde master ya da doktora eğitimine başlamış olmanız lazım- öyle elim boş, gönlüm hoş otururum, elimde çayım, kahvem nette takılırım diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Bu işin laboratuar görevleri var, sınav gözetmenliği var (şu dönem bizim üniversitede final haftası ve ben günde yaklaşık 3,5 saatimi gözetmen görevine ayırmak zorundayım :(( Bu da her gün hayatımdan boşa giden  3,5 saat demek oluyor :(((( ).


"Bunlarsa sadece, iyiyimiş yeavv, ne var bunda" dediğini duyar gibiyim sayın takipyen. Ama durrrr!! Bu sırada eğer ders aşamasındaysan, aldığın dersleri takip etmen, sınavlarına girip, kesinlikle başarılı olman gerekmektedir, çünkü dersi veren hocalar aynı zamanda mesai arkadaşlarındır ve senin başarısız olma gibi bir lüksün yoktur :)

Oldu ki doktora tez aşamasına kadar olan süreci kazasız belasız atlattın, tam oh diyecekken "Hani nerede tezin???" diye adama soruverirler. Sonra gelsin okunacak binlerce makale, yazılacak sayfalarca rapor. Sırf bu yüzden bile mesai saati bitince, işi de biten insanlara gıptayla bakıyorum. Çünkü benim mesaim 7/24 evde, işyerinde devam ediyor.

Bu arada eğer yükselmek istiyorsanız, yurt içi ve yurtdışı konferanslara katılmanız, dergilerde çalışmalarınızı yayınlatmanız gerekir, bunu yapabilmek için de durmadan çalışmanız lazımdır.

Henüz o kutlu anı, yani doktara tez savunmamı görememiş olsam da çok yakında -1-2 ay gibi- o mertebeye nail olacağımdan bende sinir stres tavan yapmış durumda. Gel gör ki bu gerilime rağmen beynim bazen benimle aynı kanıda olmayıp, "Amaaannn boşver yeaa tez de neymiş, gel azıcık Pinterest'de dolaş, aaa bak bloglarda okunacaklar birikmiş, hımmm  acaba evde dekorasyon namına neleri değiştirsek?" şeklinde kanıma girmekte ve beni girmiş olduğum bu kutsal yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. Ama bir doktora öğrencisi, bir akademisyen yolundan dönmez, hedefinden şaşmaz!! -Gerçi bu söylediklerime ben bile inanmıyorum ama, neeeyyyseee :D -.



Bu mesleğin bu kadar kötü tarafını saydıktan sonra, ileride bu yolda yürümek isteyen genç arkadaşları daha fazla ürkütmemek adına iyi taraflarını da sıralamak isterim:

  • mesai saatleriniz esnektir, hele bölüm başkanı da arıza biri değilse işinizi yaptığınız sürece geliş-gidiş saatlerinize laf eden olmaz.
  • sürekli genç insanların arasında olduğunuz için onları öğrenciden ziyade arkadaş, kardeş gibi görür, işinizi yaparken daha enerjik ve mutlu hissedersiniz. 
  • özel sektörde birbirinin ayağını kaydırmak için yarışan insanların yerine, kendi işine bakan, genel olarak insanların birbirine saygı duyduğu ve yardımlaştığı bir çalışma ortamınız olur.
  • belki de en güzeli, özellikle yurtdışı konferanslara katılarak gitmediğiniz ülkelere gitme, bolca gezme şansınız olur, üstelik yıllık izninizden yemeden, görevli izinli olarak gittiğiniz için kafanız da daha rahattır :D
Sonuç olarak; sürekli çalışma gerektirse de, yoğun lab. programı ve sınav gözetmenlikleri canıma okusa da işimi seviyorum :D Hem sonsuza kadar asistan kalacak değilim ya elbet ben de Yard. Doç. olacağım :P (Burada hep beraber AMİN diyoruz, evrene güzel dileklerimizi yolluyoruz :D Hem belli mi olur belki birgün aranızdan birinin biricik yavrusu benim öğrencim olur :D)
Related Posts with Thumbnails