22 Şubat 2010 Pazartesi

Cuma: Nedense En Sevdiğim Gün

Herkese günaydınnnnn :D
Bakmayın bu kadar keyifli göründüğüme, aslında uykusuzluktan gözlerim şaşı bakıyor ama her günü güzel karşılamak lazım değil mi!
Efendim ben bu hafta sonumu -ki kendisi cumadan başladı :P - pek bir dolu geçirdim. Cuma bankada işlerimiz olduğundan sevgili sevgilimle kendimizi sokağa attık. Hava da malumunuz bahar tadındaydı, hem işimizi hallederiz hem de yürüyüş yaparız dedik. Güle oynaya bankanın yolunu tuttuk. İşimizi bitirince de eve geri dönmek istemedik. Bir kaç arkadaşı arayıp akşama plan yapalım diye heveslendik ama kimseyi kandıramayınca "O zaman biz de ikili bir program yaparız, hıhhh!!!" şeklinde bizi yarı yolda bırakan dostlara havamızı da atmış olduk :D
Aklımıza sahile inip biraz da orada güzel havanın tadını çıkarmak geldi. Hava güzel, yürüyüş şahane diyerek sahile doğru vurduk kendimizi yollara. Hayır gaza geldik ya illah yürüyerek inilecek o sahile! Hayır yol da az değil. "Az kaldı, aa bak işte neredeyse geldik!! " diye diye nihayet indik sahile. Hayır şikayetçi değiliz halimizden, hava mis, sohbet şahane, zaten yorulmadık da, ya da en azından ben daha birşey hissetmeye başlamamıştım bacaklarımda. Neyse efendim, sahil boyunca yapılan gezinti, deniz kenarında yapılan sohbet, yanımda sevgilim, değmeyin keyfime! Ama bu gezinti bize yetmedi. Eşimin kardeşini arayıp, onların evine çok yakın olan kültür merkezindeki tiyatro oyunlarını sorduk, ki bugünü tiyatroyla noktalayabilelim. Hadi gelin bu akşam güzel bir oyun var deyince, yine düştük yollara. Allahtan bu sefer yaya değil :D
Saat 20:00'deki oyuna 19:50 bilet alarak ve de sahneyi en iyi gören yerlerden birine oturma şansını yakalayarak günün vurgununu yapmış olduk.
Oyunun adı "39 Basamak"tı.  Alfred Hitchcock’un korku, gerilim ve komediyi birleştiren ‘39 Basamak’ filminin tiyatro versiyonu. Kadro oldukça sağlamdı: Hakan Gerçek, Demet Evgar, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak. Hakan Gerçek'in karakteriyle bütünleşmesini, Demet Evgar'ın 3 farklı kadının kılığına girerek hepsinden farklı ışıkları seyirciye yaymasını, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak'ın hem oyundaki cansız öğeleri canlandırmaları hem de kalan tüm yardımcı karakterleri başarıyla ve usta bir komediyle sunmalarını izlemek çok ama çok keyifliydi. Dekor ve ses düzeni çok güzeldi. Bir ara sahneye hayal perdesi kurup gölge oyunu yaptılar, bu da oyuna ayrı bir hava kattı. Demet Evgar'ın "İyi madem" repliği hafızalarımıza kazındı, ben durup durup söylerim bir müddet daha he he :D Kısacası çok güldük, çok eğlendik. İyi ki izlemişiz dedik.
 
 

Tabi cuma günü bu kadar eğlenip koşturmanın bir bedeli olacaktı. Ben de sabah yataktan vinç yardımıyla kalkarak bu bedeli ödemiş oldum. Üstünden 3 gün geçmesine rağmen hala bacaklarım tutmuyor, kemiklerim ağrıyor, artık ne kadar yol yürüdüysek :D
Geçen postumda bahsettiğim diy projelerinden birini gerçekleştirmemi sağlayacak malzemem uzun bir yoldan, sevgilimin yeğeninin yardımlarıyla nihayet elime ulaştı. En kısa zamanda bu projeyi hayata geçirip sizlerle paylaşmak istiyorum.   
Bugünlük benden bu kadar. Gününüz güzel, pazartesi çabucak geçsin :P  

16 Şubat 2010 Salı

Koş Crafty Koşşş!!! - Hesionka's Giveaway

Herkese merhabalar efendim,
Yine uzun bir aradan sonra hadi bakalım iki çift laf da biz yazalım bloğumuza diyerekten karşınızdayım. Duyan da hayranlarım tarafından özlenen ve de gözlenen bir şahsiyet olduğumu sanacak, he he :D Neyse efendim, hobileri ve cicileriyle ruhunu beslemeyi seven bu bünye aynı zamanda makale ve kongrelerle de akademik kariyerini besleyip büyütmek zorunda olduğundan geçen haftalarda yine bir koşuşturma içine girerek kongre maratonuna başladı. Aynı dönem üniversitede bütünleme sınavlarının olduğu döneme rastladığından ve de hergün yeni bir BDS (Bağıl Değerlendirme Sistemi) listesiyle uğraştığımdan -bu listeleri çan sistemine göre okuyanlar yakınen tanırlar :P- aktif bloggerlıktan pasif, sessiz izleyici konumuna tekrar transfer oldum.
Geçen hafta 1 günlüğüne de olsa Muğla'ya kongre için ışınlandım. Evet ışınlandım diyorum çünkü işlerimin yoğunluğundan dolayı sadece sunumumu yapacağım gün kongreye katılabildim. Sabah 5:30'da otobüsle havaalanının yolunu tuttum. O saatte bırakın trafiği, sokaklarda yaşam belirtisi olmamasına rağmen sevgili otobüs şoförümüz tın tın, trilayleylimmmm melodileri eşliğinde her durakta yolcu olmadığı halde durduğu ve bekleme yaptığı için 15 dk. yolu 1 saatte gittik. Dolayısıyla havalanında dili bir karış dışarıda koşturan bir tip gördüyseniz o bendim :) Neyseki yetiştim ve uçağa en son ben bindim.
Sunumum oldukça başarılı geçti, bir sürü övgü aldım :) Dönüşte Dalaman havaalanını kullanacağımız ve sunumu Muğla Üniversitesi'nde yaptığımız için sunumlarımız biter bitmez arkadaşımla beraber Dalaman yollarına düştük. Uçağımız 20:55'de olmasına rağmen, sabahki deneyimden sonra ne olur ne olmaz diyerek saat 17:00'de havaalanındaydık. Sabahki telaşımı düşünün artık :D  Neyse efendim, Dalaman Havaalanı bomboştu ve Atatürk Havaalanı'ndaki kalabalığa alışkın insanlar olarak "Aaaa, kapalı mı acaba ???!!!" şeklinde anlık da olsa bir şaşkınlık yaşadık :D 4 saat bekleyerek oldukça zor geçti, en sonunda kendimizi uçağa attık ve 23:30 itibariyle canım evimdeydim.
Şu an işlerim daha rahatlamış durumda, aklımda bir ton fikir var. Kesilmiş, dikilmeyi bekleyen kumaşlarım, evimin dekorasyonuna katılacak olan yeni ciciler... Vallahi bu sefer az kaldı çok yakında tüm sevimliliğimle karşınızda olacağım ;)

Bu arada Sevgili Hesionka, muhteşem clutchlarından ve takılarından oluşan bir setle biz bloggerları sevindirmeye karar vermiş. Görünce tabi ağzımın suları aktı. En Erol Taş içsesimle "Benim olacaksınız!!! nuhahahaaaa !!!!"  diye kükredim :P Siz de bu cicilerin peşindeyseniz Hesi'nin bloğuna zıplayın derim ;)


Bugünü çooook mutlu geçirin ;)
Related Posts with Thumbnails