23 Kasım 2011 Çarşamba

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler.



Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da binlerce ev dekorasyon ve bahçe ürünleri bulunuyor. Mobilyadan aydınlatmaya, bahçe ürünlerinden bitkilere kadar evinizin ihtiyacı olan dekorasyon ürünlerine kolaylıkla ulaşabilir ve güvenli şekilde satın alabilirsiniz.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

19 Kasım 2011 Cumartesi

30'a 1 kala :))

Evet, bugün itibariyle 29 oldu bu bünye :) 30 yaşına gelebileceğim hiç aklıma gelmezdi halbuki :D Neyse ben de sonuç itibariyle bir kadın olduğum için 29 yaşında 5 yıl kadar kalmayı planlıyorum :D Bir 5 yıl da 29,5 da takılırsam tamamdır :D

16 Kasım 2011 Çarşamba

Hayat su gibi akıp giderken, ben sudaki bir yaprak gibiyim...

Evet hayat son 3 aydır benim için fazlasıyla hızlı ve hareketli geçiyor. Öyle ki artık olayların hızına ve bünyemde oluşturduğu dalgalanmalara uyum sağlamaya çalışmaktan yoruldum ve herşeyi bir ceset sakinliğinde akışına bıraktım.

Almanya'dan döndükten 1 ay sonra bu sefer canımdan çok sevdiğim, benim için bu dünya üzerindeki en önemli ikinci erkek olan kardeşimi, hayallerinin peşinden koşması, ileride daha iyi bir hayat sürebilmesi için, Almanya'ya master eğitimine yolladım. Ayrılmak zor muydu, evet hem de çok. Polis kontrolünden geçene kadar kendimi tuttum, ama dönüp bize el salladığında artık yetişkin bir erkek olan kardeşim, gözümde her zaman koruma iç güdüsü duyduğum ve ona birşey olacak diye aklımın çıktığı küçük kardeşime döndü. Ve beklenen oldu, ben tüm bakışlara aldırmadan sevdiğim adama sarılıp kardeşimden ayrıldığım için gözyaşı döktüm.

Ama sonuç olarak ayrılık zor da olsa, O'nun iyiliği için, geleceği için bu ayrılığa katlanıyorum. Neyse ki elimizin altında teknolojinin nimetlerinden bolca var da her gün yüzünü görme, sesini duyma şansına sahibim :)

Kardeşimi gurbete göndermenin üzüntüsünü yaşarken, kardeşimin yaşındaki, gencecik askerlerimizin şehit haberlerini almak...

Bu olayı tam atlattım derken ve artık bitirmek zorunluluğunu fazlasıyla hissettiğim doktora tezime konsantre olmaya çalışırken bu sefer de beni büyüten, ne yapsam emeğini ödeyemeyeceğim adamı, Atatürk'ün ve cumhuriyetin koyu taraftarı, ömrünün son anına kadar asker olmanın haklı gururunu yaşayan dedemi, Binali Albay'ı kaybettim. Uzun zamandır hasta olmasına rağmen, ben yurtdışında olduğum için bana hastalıktan bahsedilmediğinden, benim açımdan tam bir şoktu. Önce annemden aldığım deden hasta, istersen gel telefonu üzerine tam da cuma akşamı yola çıkmayı planlarken, cuma sabahı bu sefer annemden gelen deden yaşam destek ünitesine bağlandı, doktorlar birkaç saat verdiler cümlesiyle kendimden geçtim. Dedemlerin yaşadığı şehirdeki havalimanı bir süre önce yaşanan bir kaza nedeniyle kapatıldığından ve ilk otobüs akşam saatlerinde olduğundan çaresiz bir şekilde eve gidip otobüs saatini bekledim. Annemi her aradığımda bana dedeni kaybettik demesinden o kadar korkuyordum ki, o gün ne kadar çok dua ettiğimi bir ben bilirim. Dedem dayandı hem de sabaha kadar dayandı... Ama ne yazık ki ben hastaneye varmadan sadece 30 dk. önce tüm anılarını, çocuklarını ve torunlarını geride bırakarak canım anneannemin, ilk aşkının yanına göçtü. Dedem ömrü boyunca taşıdığı üniforma ile gurur duydu. Cenazesi de tam da bu gurura yakışır şekilde oldu. Dedem için düzenlenen askeri törende, askerleri naaşı başında nöbet tuttu, komutanlar tabutunu omuzları üzerinde taşıdılar.

Beni büyüten, belki de bugünkü ben olmamı sağlayan anneannemin ve dedemin hakkını hiçbir zaman, ne yaparsam yapayım ödeyemeyeceğimi biliyorum. Elimden gelen tek şey, onlardan bana kalan anıları yüreğimde ölene kadar yaşatmak...


Ve arkasından Van depremi... Evsiz kalan onca insan... Bir binanın altında yaşama veda eden canlar... Ve çocuklar...
 
Ne yazık ki hayat insanın başına ne gelirse gelsin devam ediyor, acı, tatlı, mutlu, mutsuz demeden.... Ve benim için de hayat devam etmek zorunda. Bu kadar sıkıntılı zamandan sonra artık tezime odaklanmam gerek. Cuma günü benim için önemli bir sunum var ama bir türlü kafamı toplayıp işime konsantre olamıyorum.

Bunca hırs, çaba ne için ?
Related Posts with Thumbnails