6 Aralık 2011 Salı

Sabah sabah nereden geldi bu yazma hevesi acabaaaaa

Guten Morgen sevgili blog takipçileri :P

Efendim sabahın köründe, ofiste, daha kendime gelememişken, ikinci bardak çayımı bile içmemişken dedim bir post gireyim de beni merak eden siz sevgili takipyenlerimi merakta bırakmayayım (uyanamamış, burnu havada Crafty mode on :)).

Neyse efenim, şu anki ruh halim pek karmaşık, pek alacalı bulacalı. Neden derseniz, ki şiddetle demenizi istiyorum, TAŞINIYORUZZZZ :S

Bir gün de bile değil sadece 10 dk.da taşınmaya karar veren çılgın bir çift olarak tarihe geçeceğiz sanırım. Ne ev sahibimizle bir sorunumuz ne de şu an oturduğumuz evle bir alıp veremediğimiz yoktu. Hatta sevgili ev sahibimiz o kadar iyi ki, kırk yılın başı kendisini ev ile ilgili bir durum için aradığımızda bizi tanımıyor bile :D Aramızda geçen diyaloglar aynen şu şekilde:

Crafty: İyi günler X Bey, ben Crafty.
Ev Sahibi: Crafty??
Crafty: Kiracınız.
Ev Sahibi: Kiracı??
Crafty: Hani A apartmanında, B semtinde.
Ev Sahibi: Haaaa, buyrun Crafty Hanım.


Haa bunun yanında 3 senedir kiramızda herhangi bir artış yapılmadığını da belirtmek isterim :))

Şimdi ben olsam derdim, kardeşim zorunuz ne, bu devirde manyak mısınız,  pammmbukkk gibi bir ev sahibi bulmuşsunuz da kırmızısını mı arıyorsunuz diye. Cevabım bittabi hayır , ev sahibimizi 1 kere görmeme rağmen içimde kendisine karşı derin bir sevgi beslemekteyim. Hatta şu anki evimiz bizim olmadığı halde kendisiyle tutkulu bir aşk da yaşamaktayım. Hatta ve hatta taşınacağız diye neredeyse oturup ağlayacağım, hatta dün emlakçının camımıza yapıştırdığı KİRALIK ilanını yırtıp atasım, kendimi evin mutfağına zincirleyesim var.

Ama taşınacağız. Nedeni aslında çok basit, taşınarak kendi evimize sahip olma şansımızı belki de 2 kat arttırmış olacağız. Çünkü taşınacağımız ev eşimin abisinin evi ve kendisi abimiz, canımız, ciğerimiz olduğu için bize 3 senelik yepisyeni evinin anahtarını hiçbir karşılık beklemeden teslim etti :)) İstanbul'da yaşıyorsanız, üstelik kiracıysanız, anadan-babadan bir mal kalmamışsa ya da şansınıza Sayısal Lotoda 3'ten fazla tutturamadıysanız ev almanın ne kadar zor olduğunu eminim çok iyi bilirsiniz. Abimizin bize yaptığı bu yardım da bizim için bir fırsat, kira vermeden, kendi evimiz için birikim yapabilmek demek :) Dolayısıyla şu anki evimi taparcasına sevmeme rağmen (ühüüüüüüüüüüüüü :S ) kolileri yaparken yüzüme bir gülücük kondurmaya çalışıyorum.

Ay ne çok yazdım yahu, daha ders notu hazırlamam lazım ki yarın bebelere (bebe dediklerim de kazık kadar adamlar ya neeeeyseee ) programlamanın inceliklerini anlatabileyim :P

Hepinizi sevgiyle kucaklar, kolisiz, paket kağıtsız ve nakliyesiz güzel günler dilerim XO  

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler.



Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da binlerce ev dekorasyon ve bahçe ürünleri bulunuyor. Mobilyadan aydınlatmaya, bahçe ürünlerinden bitkilere kadar evinizin ihtiyacı olan dekorasyon ürünlerine kolaylıkla ulaşabilir ve güvenli şekilde satın alabilirsiniz.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

19 Kasım 2011 Cumartesi

30'a 1 kala :))

Evet, bugün itibariyle 29 oldu bu bünye :) 30 yaşına gelebileceğim hiç aklıma gelmezdi halbuki :D Neyse ben de sonuç itibariyle bir kadın olduğum için 29 yaşında 5 yıl kadar kalmayı planlıyorum :D Bir 5 yıl da 29,5 da takılırsam tamamdır :D

16 Kasım 2011 Çarşamba

Hayat su gibi akıp giderken, ben sudaki bir yaprak gibiyim...

Evet hayat son 3 aydır benim için fazlasıyla hızlı ve hareketli geçiyor. Öyle ki artık olayların hızına ve bünyemde oluşturduğu dalgalanmalara uyum sağlamaya çalışmaktan yoruldum ve herşeyi bir ceset sakinliğinde akışına bıraktım.

Almanya'dan döndükten 1 ay sonra bu sefer canımdan çok sevdiğim, benim için bu dünya üzerindeki en önemli ikinci erkek olan kardeşimi, hayallerinin peşinden koşması, ileride daha iyi bir hayat sürebilmesi için, Almanya'ya master eğitimine yolladım. Ayrılmak zor muydu, evet hem de çok. Polis kontrolünden geçene kadar kendimi tuttum, ama dönüp bize el salladığında artık yetişkin bir erkek olan kardeşim, gözümde her zaman koruma iç güdüsü duyduğum ve ona birşey olacak diye aklımın çıktığı küçük kardeşime döndü. Ve beklenen oldu, ben tüm bakışlara aldırmadan sevdiğim adama sarılıp kardeşimden ayrıldığım için gözyaşı döktüm.

Ama sonuç olarak ayrılık zor da olsa, O'nun iyiliği için, geleceği için bu ayrılığa katlanıyorum. Neyse ki elimizin altında teknolojinin nimetlerinden bolca var da her gün yüzünü görme, sesini duyma şansına sahibim :)

Kardeşimi gurbete göndermenin üzüntüsünü yaşarken, kardeşimin yaşındaki, gencecik askerlerimizin şehit haberlerini almak...

Bu olayı tam atlattım derken ve artık bitirmek zorunluluğunu fazlasıyla hissettiğim doktora tezime konsantre olmaya çalışırken bu sefer de beni büyüten, ne yapsam emeğini ödeyemeyeceğim adamı, Atatürk'ün ve cumhuriyetin koyu taraftarı, ömrünün son anına kadar asker olmanın haklı gururunu yaşayan dedemi, Binali Albay'ı kaybettim. Uzun zamandır hasta olmasına rağmen, ben yurtdışında olduğum için bana hastalıktan bahsedilmediğinden, benim açımdan tam bir şoktu. Önce annemden aldığım deden hasta, istersen gel telefonu üzerine tam da cuma akşamı yola çıkmayı planlarken, cuma sabahı bu sefer annemden gelen deden yaşam destek ünitesine bağlandı, doktorlar birkaç saat verdiler cümlesiyle kendimden geçtim. Dedemlerin yaşadığı şehirdeki havalimanı bir süre önce yaşanan bir kaza nedeniyle kapatıldığından ve ilk otobüs akşam saatlerinde olduğundan çaresiz bir şekilde eve gidip otobüs saatini bekledim. Annemi her aradığımda bana dedeni kaybettik demesinden o kadar korkuyordum ki, o gün ne kadar çok dua ettiğimi bir ben bilirim. Dedem dayandı hem de sabaha kadar dayandı... Ama ne yazık ki ben hastaneye varmadan sadece 30 dk. önce tüm anılarını, çocuklarını ve torunlarını geride bırakarak canım anneannemin, ilk aşkının yanına göçtü. Dedem ömrü boyunca taşıdığı üniforma ile gurur duydu. Cenazesi de tam da bu gurura yakışır şekilde oldu. Dedem için düzenlenen askeri törende, askerleri naaşı başında nöbet tuttu, komutanlar tabutunu omuzları üzerinde taşıdılar.

Beni büyüten, belki de bugünkü ben olmamı sağlayan anneannemin ve dedemin hakkını hiçbir zaman, ne yaparsam yapayım ödeyemeyeceğimi biliyorum. Elimden gelen tek şey, onlardan bana kalan anıları yüreğimde ölene kadar yaşatmak...


Ve arkasından Van depremi... Evsiz kalan onca insan... Bir binanın altında yaşama veda eden canlar... Ve çocuklar...
 
Ne yazık ki hayat insanın başına ne gelirse gelsin devam ediyor, acı, tatlı, mutlu, mutsuz demeden.... Ve benim için de hayat devam etmek zorunda. Bu kadar sıkıntılı zamandan sonra artık tezime odaklanmam gerek. Cuma günü benim için önemli bir sunum var ama bir türlü kafamı toplayıp işime konsantre olamıyorum.

Bunca hırs, çaba ne için ?

14 Ekim 2011 Cuma

Taze taze DIY :D

Merhabalar,

Tembel bir blogger olduğumdan ve de hayatımdaki herşeyi anlatarak canınızı sıkmak, sizi bunaltmak istemediğimden Almanya'ya gitmeden önce okuldaki odamın değiştiğini, göl manzaralı, kocaman ve 4 kişiyle paylaştığım odam yerine, otopark manzaralı, ama herşeyiyle yeni ve sadece okuldaki en iyi arkadaşımla paylaştığım bir ofise geçtiğimi bilmiyorsunuz. Odamızın duvarları yeni boyalı, yerler lamine parke olunca ben de yeni bir eve taşınmanın ferahlığını hissetmekteyim.

Yeni odamda yeni bir mantar pano kullanmak istedim -aslında bu cümle baştan aşağı yanlış oldu, nitekim benim eski panom hiç olmadı :P-.

Neyse efem, ben de oturdum, evdeki bir köşeye atılmış zavallı mantar panoyu, süsledim püsledim eve ofisimin duvarına hazır hale getirdim :D Bakalım beğenecek misiniz ;)

İşte benim eski panom. Bildiğiniz mantar pano :P
Daha önce şu yazımda bahsettiğim runnerları yaparken kullandığım kumaştan elimde fazlasıyla olunca ben de panoyu süslerken kullanmak istedim.

Bir de elimde aynı runnerlar ve şu yazımdaki duvar süsü için önceden hazırladığım stenciller vardı. Evdeki kumaş boyalarıyla idare etmek zorunda kalsamda ben ortaya çıkan şirineyi çok sevdim :) 


Kalıplar arasında ağaç ve kelebekleri seçerek işe başladım.

Panomun arkası maalesef açılabilen cinsten değildi yani kumaşı çerçevenin içine geçirme şansım yoktu bende kenarlarından katlayarak kumaşı panoya yapıştırdım.




Sonra da stenciller yardımıyla şekilleri kumaşa geçirdim. Bu ilk boyandığında, boyalar henüz kurumamışken hali.



 Bu da ofisteki yerini aldığı zaman :))
Panonun sağ alt köşesinde görünen karaltılar leke değil, tarafımdan özenle (!) panoya iliştirilen iğne topluluğudur :D

Bu da yeni ofisimde benim oturduğum taraftan bir kesit :D

Nasıl beğendiniz mi ?

12 Eylül 2011 Pazartesi

Okumakla adam olunmuyor, ne demişler eşeklik baki !!

Kızgınım hem de çok!! Kİme diye sorarsanız, akademisyen geçinen, güya tezler bitirmiş, öğrenci yetiştirmiş bir densize.

Bugün işyerine (üniversitede çalışıyorum) biraz daha şık gideyim, yeni aldığım topuklu ayakkabıyı giyeyim istedim. Üzerime siyah diz hizasında bir etek, bluz ve yelek giydim. Normalde işe giderken kot pantolon,  tshirt gibi daha rahat kıyafetler tercih ediyorum.  Ama kıyafetimde hiçbir absürdlük, iş yerine uymayan bir yan yoktu. Klasik bir kıyafetti. Neyse beni koridorda bu kıyafetle gören bir yardımcı doçent -ki kendisi erkek- "Crafty, hayırdır okulu bıraktın da mankenliğe mi başladın?" dedi !!! Bu adam yaklaşık 40 yaşında, yüksek lisans ve doktora bitirmiş, üstelik doktorasını Amerika'da tamamlamış biri. Yani modern, görgülü, terbiyeli, lafını sözünü bilen birisi olması beklenir. Gel gör ki okumakla adam olunmuyor. Bir kadına, üstelik evli bir kadına söylenmeyecek bir lafı söyledi bu akademisyen geçinen zat.  Ama ben en çok kendime kızıyorum, olayın şokuyla ağzının payını veremediğim için, bağırıp çağırıp onu orada rezil etmediğim için.

Güler yüzlü, kibar bir insan olmak; karşı tarafta "Bana istediğini söyleyebilirsin, canımı istediğin gibi sıkıp bana laf sokabilirsin" anlamına mı geliyor bu ülkede ?? Almanya'da 3 ay boyunca öyle mutluydum ki!! İstanbul'u sayıklayarak döndüm ama şu son 3 gündür başıma gelmeyen aksilik kalmadı. Resmen nefret ettim aşık olduğum şehirden, kendi ülkemden, bu ülkede yaşayan insanlardan.

Kaçmak lazım ama nereye ????????

14 Ağustos 2011 Pazar

Aaa Çekiliş Varmış :)

Bloga sıklıkla yazı girmiyor olabilirim ama bu blogları takip etmiyorum anlamına da gelmiyor. Ara sıra listemin dışında, yeni blog avına çıktığım zamanlarda ganimetim de güzelse değmeyin keyfime :) Tamam ilgim alanım genellikle dekorasyon ama sonuçta bir kadın olarak çul çaput da ilgimi çekiyor.

Ben öyle sadece markaların lookbook'larını yayınlayıp, 2 manken-ünlü resmi koyarak yayın yapan marka bloglarının fanı değilim. İnsan biraz kişisellik, ne bileyim doğallık, sıcaklık falan istiyor. İşte geçenlerde böyle bir bloga rastladım: Alışveriş Danışmanı. Blog sahibesi hatun kişi modayla alakalı olmasının yanı sıra tam da istediğim, okumaktan hazzettiğim dilde yazınca hemen ekledim takip listeme.

Bugün blogunu açtığım da ise hediye çekilişi yaptığına dair hatırlatma yazısını gördüm. Haha, hem okunası bir blog buldum hem de hediye de kazanabilirim öyle mi :D Sevdim ben bu işi diyerekten sizleri de Alışveriş Danışmanı'nın bloguna bir bakmaya davet ediyorum.

Bol güneşli, huzurlu bir pazar geçirmeniz dileğiyle...  

10 Temmuz 2011 Pazar

Pazar sabahı 04:30'da uyanmak :S Gecikmiş bir DIY eşliğinde :D

Herkese merhabalar,

Bildiğiniz üzere şu anda Berlin'deyim. Avrupa'da zaman geçirenler çok iyi bileceklerdir ki buranın aslında ne yazı ne kışı çekilmiyor. Neden derseniz efendim, eğer gezi dışında burada bir süre yaşama zorunluluğunuz varsa karşılaşacağınız durumlar şunlar:

  1. Mevsimlerden kışsa, güneşe hasret kalırsınız. Sabah 8 civarı aydınlanmaya başlayan hava 15:30'da kararır. Dolayısıyla içiniz de kararır.
  2. Almanya gibi bir ülkedeyseniz, poponuzun donması çok normal bir durumdur. Zira ben bu kış Berlin'de -20 dereceyi görmüş bir insan evladıyım :) Sözüme kulak verin, deneyim konuşuyor.
  3. Mevsimlerden yaz ise, eğer şanslıysanız güneşi görürsünüz :) Geçen sene tatil amaçlı geldiğimizde sadece yağmur görmüşken bu sene güneşli ve sıcak gün sayısı daha fazla, haksızlık etmeyeyim. 
  4. İstanbul'a göre nemsiz, daha ferah günler geçirmeniz avantajdır.
  5. Yine yaz dönemi sabah 4 civarı hava aydınlanmaya başlar ve gece 23 civarı kararır. Hayır yanlış yazmadım bildiğiniz gece 11'de hava kararıyor! Benim bünyem 3 hafta geçmesine rağmen hala bu düzene alışamadığından uyku problemi çekiyorum. 
Ne kadar evimi özlesem de eşim benimle beraber olduğundan, İstanbul'un nemli havasını ve trafiğini çekmektense, Berlin'de yeşillikler arasındaki sessiz, sakin evimden üniversiteye ıhlamur ağaçlarıyla kaplı caddelerden, üstelik yürüyerek gidip gelmek daha eğlenceli :D

Neyse efendim konumuza dönelim, ben bu sabah 4:30 itibariyle uyanmış, daha sonra da uyuyamamış bir kişilik olarak yeni yeni kendime geldiğimden, boş geçmesin günüm bari bir post gireyim de milletin günü şenlensin deyiverdim (ukala crafty !!!) :D

Ocak ayında sizlerle paylaştığım bir DIY projesi vardı şurada. Aslında pek paylaşmak sayılmazdı, sadece uğraştığım şeyle ilgili ufak bir ipucu vermiştim ama ipin sonunu bir türlü getirememiştim (tembel crafty !!!) :) Aslında proje hemen o hafta içinde bitmişti ama dediğim gibi sizlerle paylaşamamıştım.



Yatak odamızda, yatak başının dayalı olduğu duvar uzuuuuuuuun bir süredir bana çok boş geliyordu. Üstelik bu hali canımı da sıkıyordu. Sonra aklıma o duvara birşeyler boyama fikri düştü amma velakin eli fırça tutabilen bir zat olmadığımdan işi berbat edebileceğim düşüncesiyle teknolojiden yardım aldım :) Üstteki fotoda gördüğünüz ağaç imajını istediğim boyutta büyütüp A4 kağıtlarına parça parça çıktı aldım. İşin en zor kısmı, bu şeklin içini keserek onu stencil haline getirmekti. Zaten beni en çok uğraştıran kısmı o oldu. Halihazırda o sürecin fotosu yanımda yok ama şu şekilde açıklayabilirim. Kağıtları bantla birbirine tuturduktan sonra  kretuar yardımıyla siyah kısımların içlerini oydum. Daha sonra bu şablonu duvara yine bantlar yardımıyla tutuşturdum.

Sonra da bir sünger yardımıyla boşlukların üzerinden hafif vuruşlarla boyamaya başladım.

Bantlarla tutturduğum yerler dışındaki heryerin aynı tonda boyanmasına dikkat ettim. Boyanın kuruduğundan emin olunca kağıtları duvarda söktüm ve tataaammm:

Yakın plandan bantların etkisi daha rahat görülüyor.

Kalan yerleri de fırça yardımıyla, eşsiz (!) kabiliyetimi konuşturarak ben tamamladım :D Ve sonuç olarak her baktığımda daha çok sevdiğim yatak başı ağacım ortaya çıktı :D


Aslında sonradan ağacın sağ dalına öpüşen iki kuş da kondurdum ama onların fotoları ne yazık ki yanımda değil. Dönüşte de o halini paylaşırım ;)

Herkese güzel, uykuların kaçmadığı, keyifli bir pazar dilerim XO

7 Temmuz 2011 Perşembe

Crafty Kayıplarda

Evet çoooooookkk uzun zamandır hiç birşey yazmadım. Nedeni ise, doktora tezimi tamamlayabilmek için yine Berlin'e gelmiş olmam.
Beni takip eden -blogla ilgilenmememe rağmen- sadık blogdaşlarıma bu vesileyle teşekkür edeyim dedim. İyi ki varsınız, cansınız, kansınız :)

Tezimi bitirip doktor ünvanını alayım, söz hergün 3 post gireceğim -seçimler de bitti ama, benim propagandalarım yeni başladı :D hadi hayırlısı :P-

27 Mart 2011 Pazar

Senede bir günnnn ve bitmeyen ergen problemleri

Ben son 5-6 senedir neredeyse hiç hasta olmuyorum. Senede 1 kez desem yeridir.
Geçtiğimiz hafta başında Tahtakale'de yaptığım turun ardından şiddetli öksürük, ateş, sinüslerin dolması ve boğaz ağrısı eşliğinde hayatıma devam etmeye başladım. Düne kadar doktora gitmemek için direndiysem de en sonunda gidip paşa paşa aldım antibiyotiğimi de şu an uzaylı sesiyle de olsa günlük hayatıma dönebildim.

Neyse efendim asıl anlatmak istediğim farklıydı aslında benim. Ergenliğimden beri muzdarip olduğum cilt problemimden yani sivilce-akne ikilisinden bahsedecektim. 28 yaşında olmama rağmen ergenlikten hiç çıkamadım desem yeridir. Zaman zaman hafifleseler de bir şekilde beni 16 yaşında gösterebilecek şekilde ortaya tekrar çıkıyorlar. Bugüne kadar denemediğim marka temizleyici vs. kalmadı. Hatta düğünümden önce cilt doktoruna gidip şu meşhur ilaçtan kullanmışlığım da var. 3 ayın sonunda bıraktım kendilerini çünkü benm gibi cildi yağlı  bir insanın cildini bile çöl kıvamına getirmiş, dudaklarım çorak tarlaya dönmüştü. üstüne bir de karaciğerlede problem yaratma riski olunca ben sivilcelerimle de mutluyum diyerek kendisini mazide bıraktım.

Uzun zamandır ününü duyduğum Dr. Murad ürünlerini denemeye karar verdim. Üstüne bir de Strawberry'de 30 günlük set indirime girince hemen atladım kaptım bir tane. Ama şimdide paketin peşine düştüm. Türkiye'ye geldi, gümrükte bekledi, hah çıktı geliyor derken bu seferde UPİM'de takılı kaldı. Paketime kavuşabilirsem ürünün faydasını görüp görmediğimi de sizinle paylaşacağım.

Şimdilik benden bu kadar, yutmam gereken bir avuç hap var da :((

1 Mart 2011 Salı

BLOĞUMA DOKUNMA

Bu nasıl zihniyet, bu nasıl bir ülke !!!!  Nerede demokrasi nerede özgürlük !!!!!!!!!!!

Resmen rezalet başka birşey demiyorum.


Lütfen  BLOGUMA DOKUNMA grubumuza katılıp u rezalete siz de karşı çıkın, protesto edin!
http://www.facebook.com/blogumadokunma

31 Ocak 2011 Pazartesi

Bugün bizim evde piknik vardı...

Canım istemiyor kardeşim, zorla mı!!! Yazasım yok bloğa...

Eğer aranızda bu hatun ne yapıyor nerelerdedir diye merak eden varsa ( :) ) onları hemen meraktan kurtarayım. Almanya'dan döneli 3 hafta oldu ve ben bu süre içinde 2 makale ve 1 teknik raporu teslim ederek nirvanaya erdim :D Ayrıca evin içinde dekorasyona dair öyle bir projeye giriştim mi aman aman, 2 gündür tüm kemiklerim ağrıyor. Onu da başarıyla tamamlayabilirsem severek sizinle paylaşacağım. Bir ipucu vereyim belki tahmin edersiniz :D

Bunun dışında çarşamba günü bir kongreye katılmak üzere Malatya'ya gideceğim.

Gelelim bu postu başlıkla uyumlu hale getirmeye. Efendim ben bugün kongredeki sunumumu hazırlamak üzere okulu asmışken (belki bilmeyenleriniz vardır üniversite benim için aynı zamanda iş yeri de demek oluyor :D ) ve evdeyken, kapımız çaldı, gelen zat kargocu idi ve kardeşime kargo getirmişti. Ben ne olduğunu merak ederken benim canım kardeşim ve onun dünyalar tatlısı kız arkadaşı -ki kendisi benim için bir kız kardeş gibidir- bana bir armağanları olduğunu söylediler. Kutunun üzerinde Markafoni yazısını görünce çok şaşırdım. Meğer benim canlarım bana Cats by Luyano serisinden iki katlı pastalık ve peçetelik almışlar. Benim zaten aynı seriden çok severek kullandığım büyük servis tabaklarım vardı. Bu parçalarla beraber seriyi tamamlama yolunda hızla ilerlemekteyim :P

Bunlar benim elimde daha önceden olan servis tabaklarım:

Bunlar da yeni cicilerim:

Ben hediye aldığı zaman utanan insanlardanım :) Bu seferde öyle oldu. 
hemen cicilerimi kullanmam gerektiği için bu akşam değişiklik yapalım normal yemek yerine piknik yapalım dedik ve bir sürü mama pişirdik :D Menümüzde mantar kurabiye, portakallı kek, kısır, peynirli poğaça ve salata vardı. Afiyetle hepsini mideye indirdik :D Allahtan yemeye başlamadan piknik soframızın fotoğrafını çekebildim. 

Ben artık gidiyorum, hazırlamam gereken bir sunum var da :S

7 Ocak 2011 Cuma

İstanbul'a 48 saat kala

Şu dakika itibari ile buzzz gibi Berlin'den sıcacık evime, yuvama kavuşmak için yola çıkmama sadece 48 saat kaldı. Ve ben heyecandan uyuyamıyorum :D
Related Posts with Thumbnails