10 Aralık 2010 Cuma

Hayallerimiz de olmasa nasıl dayanırdık bu soğuklara...

Bugün sabah İstanbul'a kar yağdığı haberlerini okudum internetten.
Tam 2 haftadır Almanya'da kar ve -10 dereceleri bulan soğuklarla içli dışlı olmuş, yani kara doymuş bu bünye, keşke İstanbul'da evimde, sevdiceğimin yanında olsam diye iç geçirdi.
Bir yanda yapmam gereken işlerin, okumam gereken makalelerin ve bitirip danışmanıma bir an evvel göndermem gereken bir raporun, ayrıca son halini verip yollamam gereken bir makalenin olmasının bunatılcı sıkıntısıyla, diğer yanda tüm bu ıvır zıvıra katlanmamı sağlayan belki bir gün kavuşacağımı düşündüğüm küçücük hayalimin sıcaklığıyla otururken dünden beri bu minişlere bakıp bakıp gülümsüyorum :) Belki de mutlu olmak için ihtiyacımız olan sadece budur, ne dersiniz?

28 Kasım 2010 Pazar

Cumartesi Sevgisi- Pazar Sendromu

Bir insan cumartesiyi delicesine severken, pazardan nasıl bu kadar nefret edebilir? Bunda çocukluktaki pazar günlerini çamaşır yıkama / ütü seansları-banyo ve babanın maç aktivitesi şeklinde hafızanın derinliklerine kazımış olmanın dayanılmaz bunalımı mı neden olmaktadır?

Ayrıca bu Almanya dediğimiz ülkede neden benim sürekli uykum gelmektedir? Ve de bu ülke bu kadar yeşil ve güzelken neden dondurucu derecede soğuktur?

Ayrıca sabah kalkıp sevgiliyle Weihnachtsmarkt'a gitme planları yerini neden bilgisayar başında zaman öldürmeye bırakmıştır?

Ayrıca neden ders çalışmam gerekirken saçma şeylerle uğraşmaktayım?

??????

Çok sıkıldım anlayacağınız :(

11 Ekim 2010 Pazartesi

Ve nihayet :)))

Sonunda Berlin'de başımı sokacak bir ev buldum. Mutluyum, gururluyum :P

19 Eylül 2010 Pazar

Berlin'de ev arıyorummmmm :(((

Duyduk duymadık demeyin!!! Ekim'den Aralık ortasına kadar Berlin'de doktora tezim için araştırma yapacağımdan hummalı bir şekilde batı Berlin'de kiralık ev aramakta ama daha bulamamaktayım :(( Dolayısıyla hepinizin yardımlarına açığım. Allah rızası için şu garibana bir ev bulun beaaa :DDD Yoksa yeni yazılarımı uygun bir köprü altından gireceğim bloğa :P

10 Ağustos 2010 Salı

Tatil devam ediyorrr :D

Paris'te olmak güzeldi :D


30 Temmuz 2010 Cuma

Yağma yağmur, yağmaaaaaaaa !!!!!!!

Acaba biz tatile geldik diye mi Avrupa'nın dört bir tarafında yağmur var !!!!!!!!!!!!!!

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Uzunnn bir ara ve nihayet bir DIY projesi

Herkese merhabalar,

Uzun bir süredir yeni post girmiyordum, belki aranızda farkedenler vardır :P Bunun nedeni ne çok yoğun çalışmam ne de başka bir klasik bahane. Sadece canım istemedi, blogları okumak, bloğa yazmaktan daha cazip geldi o kadar.
Tabi bu arada bir sürü gelişme oldu, ama hepsini anlatıp da canınızı sıkmak istemiyorum. Sadece en güzeli ve en önemlilerinden bahsetmek istiyorum: canım kardeşimin mezuniyeti ve TATİL :D

İki hafta önce benim biricik kardeşim üniversiteden gıda mühendisi ünvanıyla mezun oldu. Biz de sevgilimle bu mutlu ve gururlu günde tabi ki kendisini yalnız bırakmadık. Küçük bir medya aracı donanımıyla (fotoğraf makinesi, kamera vs. vs. :D ) İzmir'in yolunu tuttuk. kendi mezuniyetimde bile bu kadar heyecanlanıp gurur duymamıştım.Onu sahnede, başında kepi, üstünde cüppesiyle görmek çok keyifliydi. İyi ki varsın canım kara gözlü kardeşim XO

Gelelim tatile. Bu sene tatilimizi hem uzun süredir görmediğimiz, evlenerek beni terkedip( :( ), Almanya'ya yerleşen hain can dostlarımızı görerek, hem de oralara kadar gitmişken küçük bir Avrupa turu yaparak geçirmeye karar verdik canım sevgilimle. Ee, tabi sadece bizim karar vermemiz yeterli değil, Alman Konsolosluğu'nu da vize için ikna etmemiz gerekiyordu. Uzun bir evrak toplama ve başvuru sürecinden sonra, multi schengen vizelerimizi alarak vuslata ermiş olduk. Bu cuma gecesi Almanya'ya uçuyoruz. Belki yine uzunca bir ara yeni post giremeyebilirim. Ya da dayanamayıp, oralardan size haber uçurabilirim.

Bu arada, kıştan beri yapılmayı bekleyen büyük çaplı DIY projesini de sonunda yardımlar eşliğinde hayata geçirmiş oldum. Mudo Concept'in kış kataloğunda gördüğüm ve ağzımı sularını akıtan doğal ağaç çerçevenin tam da benim büfemin üzerindeki boşluğu dolduracağına kanaat getirdiğim bir sırada alttaki 3 sıfırlı fiyatı görmem anında beni satın alma fikrinden caydırmış, akabinde içimdeki yaratıcı(!) yönüm, en tiz sesiyle "Yaww sen bunu yaparsın ;)" diyerek beni bir kere yoldan çıkarmıştı.Eşimin ailesinin yanına yaptığımız ziyaret sırasında, evin bahçesinde tam da aradığım malzemeleri görünce dayanamayıp, projeye ilk adımımı atmış oldum. Biricik kayınpederimden ağaç dalları istedim, O da sağolsun en güzellerini seçip bana yeğenimiz vasıtasıyla yolladı. Eşimin abisi de istediğim boyutta çerçeveyi yaptırarak diy projelerime tüm kalbiyle destek olduğunu bir kez daha ispat etmiş oldu :D (kendisine buradan en derin sevgilerimi yolluyorum :) Yücelll duy sesimi :P) İş sadece dalların uzunlu kısalı kesilip çerçeveye yapıştırılmasına kalmıştı. Kardeşimin kız arkadaşı Esin -ki kendisi benim kardeşim gibi olmuştur artık ;) - ve olmazsa olmaz yardımcım canım sevgilimin yardımlarıyla yarım gün kadar bir sürede tüm dalları kesip, çerçeveye yapıştırarak, hayal ettiğimden daha güzel bir büfe üstü aynaya sahip olmuş oldum :D Aynayı o kadar çok sevdim ki, gidip gelip seyrediyorum :D

Şimdiden birkaç fotoğrafla canımmm aynam :D


İkinci fotoğrafta canım Esin'imi görüyorsunuz :D

Yapılış aşamalarını da fotoğrafladık ama onlar evdeki makinemde olduğundan bir sonraki post konusu olabilir (tembel Crafty :D).

Çok içime sinen ve beni memnun eden bir çalışma oldu. Siz ne dersiniz ?

Hepinize güzel bir çarşamba dileğiyle XO

20 Mayıs 2010 Perşembe

49-50 arası...

Bugün dikkat ettim de izleyici sayım 49'da kalmış. 50 olamadı bir türlü. Kendimi sayısal lotoda 5'de kalmış gibi hissettim bir an :))

18 Mayıs 2010 Salı

Mamıt, Kenyalıcan ve Tekoş - 3 miniş kediye ev aranıyor!!

3 miniş kedi yavrusuna aile olacak sıcak yuvalar aranıyormuş. Laliş bloğunda yer vermiş. Bana da duyurmak düştü. Belki aranızda onları sahiplenebilecek olanlar vardır.

Çok tatlılar ama değil mi :D

15 Mayıs 2010 Cumartesi

İlk elbisemi diktim!!! - I've sewn my first dress :)

Herkese merhabalar,
Aylık bülten formatında yayınladığım postlarımın sonuncusuna hoşgeldiniz :)
Valla bu sefer hiç kimseye ve hiçbirşeye suç bulmayacağım, uzun zamandır yazmamamın tek nedeni sadece benim tembelliğim.
Geçen hafta sevgili sevgilimle beraberliğimizin 5. yılını kutladık. Pek fazla dışarı çıkmayı seven bir çift değiliz, daha çok evimizde arkadaşlarımızla vakit geçirmekten keyif alıyoruz. Bundan önceki senelerde evimizde kutlama yapmayı tercih ettik. Bu sene biraz daha özel birşeyler yapmak istedim. Canım arkadaşlarımın yardımıyla ülkeler arası gerçekleştirdiğimiz bir organizasyonla sevgilime çok güzel bir süpriz yaptım. Hediyesini aldığında yüzünün ifadesi ve mutluluğu tüm çabalarıma değdi.
Bu güne özel birşeyler giymek istediğimden elimde bulunan cuma pazarındaki tezgahlardan deşerek ele geçirdiğim jarse kumaştan bir elbise dikmeye karar verdim. Daha önceki dikiş deneyimim bildiğiniz üzere çantadan ibaret. Dolayısıyla çok riskli bir karar vermiş oldum: ya kendi diktiğim elbisemle gecelerde salınacaktım ya da güzelim kumaşı bir cinayete kurban verecektim.
Neyseki emeğim boşa çıkmadı ve elimdeki kalıptan giyebileceğim bir elbise çıkarmayı başardım :DDD Elbiseyi bitirip giydiğimde hem ben hem de sevdiceğim bunun benim elimden çıktığına inanamadık :D Hatta hain sevgili "Kumaşı kestiğinde içimden olsun, beceremezse de denemiş olur, zaten böyle böyle öğrenecek dedim" dedi !?ghjygfhg
Neyse uzun lafın kısası, bu özel günde kendi elimden çıkmış elbisemle çok güzel vakit geçirdim.
Elbisenin modeli aslında oldukça kolay. Önden ve arkadan 2şer pens ile bedene oturuyor. Yaka kısmında hafif bir degajelik var.

Beraber nice güzel senelere!!

Şimdi de elbisem :D

Bunlar da biricik sevgilimin iş yerime yolladığı güzel orkideler ve görünce çığlık attığım hediyem, ayakkabılarım :))



İşte böyle canlar...
Hepinize iyi haftasonları XO

16 Nisan 2010 Cuma

Dünya için küçük ama benim için büyük bir haftasonu :S

Bu aralar akademik hayatımı çok farklı yerlere taşıyabilecek işlerle uğraşıyorum. Hem çok heyecanlı hem de oldukça stresli. Geçmem gereken 2 sınav var: İlkini dün halletim, ikincisi ve en önemlisi ise pazartesi günü. Bu mülakat için Ankara'ya gideceğim.
Herşey belli olduktan sonra sizlerle detayları paylaşacağım. Bu haftasonum ders çalışarak geçecek :( Hava da aksine çok güzel, ama tembellik yapacak zamanım yok!!
Sizlerin desteklerine ve dualarınıza oldukça ihtiyacım var. Belki güçlerimizi birleştirir, evrene iyi enerjilerinizi ve güzel dileklerinizi yollarsanız, bu engellerden kolayca geçerim, ha ne dersiniz ;)
Hepinize bol güneşli, güzel haftasonları XO

10 Nisan 2010 Cumartesi

....!!!!!!!

Mısır gevreğinden nefret ediyorum !!!!

7 Nisan 2010 Çarşamba

Filmler, filmler...

Dün akşam aslında ders çalışmaya niyetlenmişken birden sevdicekle kendimizi arka arkaya 2 film izlerken bulduk :) Öğrenci psikolojisi bu olsa gerek :P

Neyse ki tercihlerimiz oldukça isabetli olmuş, ikisinden de büyük keyif aldık. İzlemek isteyenlere tavsiye edilir.


İlki Shutter Island -bizdeki ismiyle Zindan Adası-. Bu filmden çok şey beklemiyordum izlemeye başladığımda ama filmin sonunda "vayyy be" dedirtti bana. Kurgu çok iyi, son ana kadar "Acaba???" dedirtiyor. İzlemeyn varsa en kısa zamanda izlemeli.

Aslında ikinci film tercihimizi bir vampir sever olarak benim yaptığım baskılar nedeniyle Vampir İmparatorluğundan yana kullanacaktık ama teknik nedenler yüzünden başka bir seçim yapmak zorunda kaldık. Film arşivinde bulduğumuz, başrolunde Gerard Butler'ı görünce Butterfly on A Wheel'i izleyelim dedik. İyi ki de demişiz, uğraşsak arka arkaya bu kadar kurgusuyla izleyeni merakta bırakan finalde de şaşırtan iki filmi bulamazdık.

 
 
Bu arada uzun süredir blog temasını değiştirip kendim bir tema yapmak istiyordum ama vakitsizlikten fırsat bulamadım. Eeee ne demişler terzi kendi söküğünü dikemezmiş  :)  Hazır tema kullanmak da canımı sıkmaya başlamıştı. Boş bir anımda en azından şu header ı değiştireyim dedim ve çabucak bişeyler yaptım. İleride belki değiştirir, daha özenli, üzerinde uğraşılmış birşeyler yaparım ama, şimdilik en azından bana özgü bir headır ım oldu. Şu an tema ayarlarını bitirmedim -daha doğrusu başlamadım bile :( - Blogdaki inşaat görünümü için hepinizden özür dilerim ;)

Güzel bir çarşamba geçirin XO

29 Mart 2010 Pazartesi

Bu aralar...

Ben bu aralar bir sürü şey yaptım:

Eski kotumu paralamak suretiyle kendisinden etek yaptım :)
En kısa sürede üzerimdeki halini de fotoğraflamaya çalışacağım.

Almanya'daki canım dostlarıma almanca kursuna giderken kullansınlar diye kalemlik diktim :P

Ayrıca kapaklı bir etek de dikip yolladım ama onun fotosu telefonumda olduğu ve telefonumun aktarım kablosunu evde unuttuğum için onu da sonra göstereceğim.

Sevdiceğin yaptığı nefis balıkları mideye indirdim :D


Bol bol dikiş makinesiyle oynadım...

Boyalara bulandım :)

Daha bir sürü şey yaptım ama fotoları yok. Yakında yeni icraatlarımı da sunacağım, beni izlemeye devam edin :) (Gidelim şımarık Crafty :P )

Okulumuza Tuvalet Kampanyası ve Yılmaz Erdoğan'a Acil Çağrı !

Çoğu zaman doğu ve güneydoğudaki okullardaki miniklere eğitim verecek öğretmen bulunamaması haberlerini ne yazık ki kanıksamışken, bir okulda tuvalet bulunmaması en sabırlı insanı bile çileden çıkaracak bir haber. Maalesef bu da ülkemizde eğitime ve eğitim kurumlarına ne kadar büyük (!) bir önem verildiğini göstermekte.

Erzurum Karayazı ilçesinin 8 km uzağındaki Karaağıl köyündeki Karaağıl İlköğretim Okulu'nda ve Hakkari'de de 68 köy okulunda da tuvalet yokmuş! Ülkemizin 2010'da geldiği nokta işte budur!


Sevgili Lale'nin ve Stil Direktörü'nün de bloglarında bahsettiği gibi çok anlamlı bir kampanya var. Sorumluların vazifelerini yerine getirmek yerine, bol keseden atıp tutmalarını izlemek istemeyenler, çorbada bizim de tuzumuz olsun diyenler kampanyayı destekleyerek, bu ülkenin en büyük ayıplarından birini bir parça da olsa düzeltmiş olurlar.


Eda'nın haberinden sonra Hakkari'deki okullar için Hakkari'li sanatçı Yılmaz Erdoğan'na kampanyayı desteklemesi için çağrı yapmak ve sesimizi duyurmak adına gelen yorumu aynen alıntılıyorum: 

"Arkadaşlar,

Elinize ve yüreğinize sağlık.
Duygu ve düşünceleriniz ile yanlız olmadığımızı hissettirdiniz bize.
İyi siz ve sizin gibiler var.

Bu sorun hepimizin ortak sorunu!
Sizde çözüme katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.

Bir bilgi daha size vermek isterim.
HAKKARİ'DE 68 KÖY OKULUN TUVALETİ YOK !

Hakkari'de, tuvaleti bulunmayan okullardan biri de Şemdinli ilçesindeki Beyyurdu Köyü İlköğretim Okulu...
İlçe merkezine yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta 2 derslikli 66 öğrencisi bulunan Beyyurdu Köyü İlköğretim Okulunda tuvalet bulunmaması nedeniyle öğrenciler, teneffüslerde evlerine giderek ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyor.

Öğretmenler: Hakkı ve Ramazan Bey : 0534 686 71 15

Hakkai'de bu okullar için Hakkari'li Sn. Yılmaz ERDOĞAN ile iletişime geçip burda ki okulların başta tuvalet ve diğer eksikliklerini gidermeye çalışacağız. Maalesef büyük insanlarla iletişim kurmak çok zor ! Araya yüksek tepeler çıkıyor.

İnternetin gücünü kullanarak ve sizler blog sitelerinizde "Yılmaz ERDOĞAN'a Acil Çağrı" konulu konu açarsanız seviniriz.

Ayrıca sizlerin çaba ve gayreti ile Erzurum'da ki tuvalet eksikliğinin giderilmesi ile ilgili çabamız hala sürmektedir.

Yapılan bu çalışmaların başarıya ulaşması sizlerin eseri olacaktır.

Saygılarımla,

Mahmut ŞANLIER
0543 427 96 00
"

Stil Direktörünün şu ve şu yazılarında konuyla ilgili detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Sizler de bloglarınızda duyurursanız bu anlamlı kampanyaya destek vermiş olursunuz.

15 Mart 2010 Pazartesi

Nihayet Bir DIY Projesi :))

Bloğumun adını Crafty Engineer koydum ama maaşallah diktiğim 2 çantanın dışında buraya yaptığım hiçbirşeyi koymadığımı farkettim. Aslında neredeyse hergün ufak da olsa birşeyler deniyor, yapıyorum ama ya tembellikten yapım aşamalarını ya da sonucu fotoğraflamıyorum ya da niyetlendiğim her seferinde sevgili fotoğraf makinem beni yarıyolda bırakıyor.
Evleneli neredeyse 2 sene olacak ama evimizi hala dekorasyon açısından istediğim kıvama getiremedim. Bunun en büyük nedeni benim çok zor beğenmem ve birşey alacağımda çokkk uzun araştırmalar yapmamdan kaynaklanıyor. Genel olarak klasik çizgilerden hoşlanmıyorum. Daha modern, minimalist detaylar hoşuma gidiyor. Sonuç olarak da aradığım tarzda birşeyi bulmam pek de mümkün olmuyor. Hatta evlenirken mobilya seçiminde bu nedenle çok sıkıntı yaşamıştık. O dönemde özellikle yatak odalarında  oldukça klasik modeller revaçtaydı. Bir iki marka dışında ne istediğim gibi bir renk ne de model bulamamıştım. Biz de çareyi özel olarak yaptırmakta bulduk. Salonda kullandığımız büfe, masa ve sehpamızı da aynı şekilde yaptırdık, sonuçtan da çok memnun kaldık.
Neyse sadede geleyim. Salon takımım kahve ve krem tonlarda. Dantel vs. de hiç sevmediğimden ve çeyizimdekiler düğün öncesi annemin hatırı kalmasın diye özenle çekmeye yerleştirildikleri ve bir daha gün yüzü görmediklerinden, salonumda özellikle yemek masam için bir örtü arayışına girmiş fakat o dönemde koşturmacadan istediğimi bulamamıştım. Daha sonra alırız diye erteledim doğal olarak. Aklımda koltuklarımın ketenimsi kumaşına uygun bir kumaştan yapılmış bir örtünün hayaliyle dolaştım durdum, ama yok anacığım örtülere kıran girmiş sanki. Sonuç: Elleri boş, gözü yaşlı bir Crafty :D
Geçen hafta uzun zamandır methini duyduğum ama karşıda olması  nedeniyle gitmeyi ertelediğim Kadıköy Cuma Pazarı'na yolumu düşürdüm. Evet, düşürdüm diyorum çünkü karşıya geçmemin asıl sebebi doktora ara raporumu danışman hocalarımdan birine inceletmekti ama ben özellikle gideceğim günü cuma olarak ayarladım ki pazara da gidebileyim. Uzunçayır durağında metrobüsten indim, hocamın çalıştığı üniversiteye doğru sallana sallana yürürken bir yandan da "Umarım pazar yakındır" diye hayyallere dalmıştım ki hemen sol taraftaki o sihirli yazıyı gördüm :D Evet, evet pazarın önünden geçiyordum. O an tüm sesler ve görüntüler dondu, sadece pazar ve ben kaldık :D He he, pazarla aramdaki büyük aşkın tadını çıkarıyordum ki birden hocanın beni beklediği aklıma geldi ve koşar adım üniversiteye yollandım. Hocanın dersten çıkmasını beklerken aklımda alacağım kumaşların muhteşem görüntülerini bir bir geçiriyordum :D İşimi bitirince koşarak hatta uçarak pazara vardım. Hayır elimde de kocaman evrak klasörüm, ama kimin umrunda. Allahım pazara varmamla cennetteyim sandım. O kadar çok kumaş tezgahını hiç birarada görmemiştim. Neyse efendim güzel mi güzel bir sürü kumaşı uygun fiyata aldıktan sonra, bu postun asıl amacı olan örtü için gerekli olan kumaşla gözgöze geldik ve kendisi 10 sn içinde benim oldu :D
Biliyorum çok abarttım ama bu aralar kumaşlarla aramda hakikaten büyük bir aşk var. Rüyalarıma bile rengarenk kumaşlar giriyor.
Daha önce bulduğum bir stencil desenini karton üzerine oyduktan sonray kumaşa boyama yaptım. Kenarlarını da turkuaz renkte iplikle zigzag dikişle bastırdım. İşte ortaya bu güzellikler çıktı :D


Masam ve sehpam için büyük boyuttakini büfem için ise küçük olanı kullandım. Sevgilimle biz çok sevdik bu cicileri, gelip gidip seyrediyoruz :D

Pazar ganimetlerimi de ileriki postlarda yayınlayacağım. İstanbul'da olup da henüz gitmeyen varsa kesinlikle Cuma Pazarı'na uğrasın.

11 Mart 2010 Perşembe

Wishlist'ime eklesem abartmış mı olurum??

Bu evi herşeyiyle istiyorummmm. Evren duy sesimiiiiii !!!!


Kaynak

22 Şubat 2010 Pazartesi

Cuma: Nedense En Sevdiğim Gün

Herkese günaydınnnnn :D
Bakmayın bu kadar keyifli göründüğüme, aslında uykusuzluktan gözlerim şaşı bakıyor ama her günü güzel karşılamak lazım değil mi!
Efendim ben bu hafta sonumu -ki kendisi cumadan başladı :P - pek bir dolu geçirdim. Cuma bankada işlerimiz olduğundan sevgili sevgilimle kendimizi sokağa attık. Hava da malumunuz bahar tadındaydı, hem işimizi hallederiz hem de yürüyüş yaparız dedik. Güle oynaya bankanın yolunu tuttuk. İşimizi bitirince de eve geri dönmek istemedik. Bir kaç arkadaşı arayıp akşama plan yapalım diye heveslendik ama kimseyi kandıramayınca "O zaman biz de ikili bir program yaparız, hıhhh!!!" şeklinde bizi yarı yolda bırakan dostlara havamızı da atmış olduk :D
Aklımıza sahile inip biraz da orada güzel havanın tadını çıkarmak geldi. Hava güzel, yürüyüş şahane diyerek sahile doğru vurduk kendimizi yollara. Hayır gaza geldik ya illah yürüyerek inilecek o sahile! Hayır yol da az değil. "Az kaldı, aa bak işte neredeyse geldik!! " diye diye nihayet indik sahile. Hayır şikayetçi değiliz halimizden, hava mis, sohbet şahane, zaten yorulmadık da, ya da en azından ben daha birşey hissetmeye başlamamıştım bacaklarımda. Neyse efendim, sahil boyunca yapılan gezinti, deniz kenarında yapılan sohbet, yanımda sevgilim, değmeyin keyfime! Ama bu gezinti bize yetmedi. Eşimin kardeşini arayıp, onların evine çok yakın olan kültür merkezindeki tiyatro oyunlarını sorduk, ki bugünü tiyatroyla noktalayabilelim. Hadi gelin bu akşam güzel bir oyun var deyince, yine düştük yollara. Allahtan bu sefer yaya değil :D
Saat 20:00'deki oyuna 19:50 bilet alarak ve de sahneyi en iyi gören yerlerden birine oturma şansını yakalayarak günün vurgununu yapmış olduk.
Oyunun adı "39 Basamak"tı.  Alfred Hitchcock’un korku, gerilim ve komediyi birleştiren ‘39 Basamak’ filminin tiyatro versiyonu. Kadro oldukça sağlamdı: Hakan Gerçek, Demet Evgar, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak. Hakan Gerçek'in karakteriyle bütünleşmesini, Demet Evgar'ın 3 farklı kadının kılığına girerek hepsinden farklı ışıkları seyirciye yaymasını, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak'ın hem oyundaki cansız öğeleri canlandırmaları hem de kalan tüm yardımcı karakterleri başarıyla ve usta bir komediyle sunmalarını izlemek çok ama çok keyifliydi. Dekor ve ses düzeni çok güzeldi. Bir ara sahneye hayal perdesi kurup gölge oyunu yaptılar, bu da oyuna ayrı bir hava kattı. Demet Evgar'ın "İyi madem" repliği hafızalarımıza kazındı, ben durup durup söylerim bir müddet daha he he :D Kısacası çok güldük, çok eğlendik. İyi ki izlemişiz dedik.
 
 

Tabi cuma günü bu kadar eğlenip koşturmanın bir bedeli olacaktı. Ben de sabah yataktan vinç yardımıyla kalkarak bu bedeli ödemiş oldum. Üstünden 3 gün geçmesine rağmen hala bacaklarım tutmuyor, kemiklerim ağrıyor, artık ne kadar yol yürüdüysek :D
Geçen postumda bahsettiğim diy projelerinden birini gerçekleştirmemi sağlayacak malzemem uzun bir yoldan, sevgilimin yeğeninin yardımlarıyla nihayet elime ulaştı. En kısa zamanda bu projeyi hayata geçirip sizlerle paylaşmak istiyorum.   
Bugünlük benden bu kadar. Gününüz güzel, pazartesi çabucak geçsin :P  

16 Şubat 2010 Salı

Koş Crafty Koşşş!!! - Hesionka's Giveaway

Herkese merhabalar efendim,
Yine uzun bir aradan sonra hadi bakalım iki çift laf da biz yazalım bloğumuza diyerekten karşınızdayım. Duyan da hayranlarım tarafından özlenen ve de gözlenen bir şahsiyet olduğumu sanacak, he he :D Neyse efendim, hobileri ve cicileriyle ruhunu beslemeyi seven bu bünye aynı zamanda makale ve kongrelerle de akademik kariyerini besleyip büyütmek zorunda olduğundan geçen haftalarda yine bir koşuşturma içine girerek kongre maratonuna başladı. Aynı dönem üniversitede bütünleme sınavlarının olduğu döneme rastladığından ve de hergün yeni bir BDS (Bağıl Değerlendirme Sistemi) listesiyle uğraştığımdan -bu listeleri çan sistemine göre okuyanlar yakınen tanırlar :P- aktif bloggerlıktan pasif, sessiz izleyici konumuna tekrar transfer oldum.
Geçen hafta 1 günlüğüne de olsa Muğla'ya kongre için ışınlandım. Evet ışınlandım diyorum çünkü işlerimin yoğunluğundan dolayı sadece sunumumu yapacağım gün kongreye katılabildim. Sabah 5:30'da otobüsle havaalanının yolunu tuttum. O saatte bırakın trafiği, sokaklarda yaşam belirtisi olmamasına rağmen sevgili otobüs şoförümüz tın tın, trilayleylimmmm melodileri eşliğinde her durakta yolcu olmadığı halde durduğu ve bekleme yaptığı için 15 dk. yolu 1 saatte gittik. Dolayısıyla havalanında dili bir karış dışarıda koşturan bir tip gördüyseniz o bendim :) Neyseki yetiştim ve uçağa en son ben bindim.
Sunumum oldukça başarılı geçti, bir sürü övgü aldım :) Dönüşte Dalaman havaalanını kullanacağımız ve sunumu Muğla Üniversitesi'nde yaptığımız için sunumlarımız biter bitmez arkadaşımla beraber Dalaman yollarına düştük. Uçağımız 20:55'de olmasına rağmen, sabahki deneyimden sonra ne olur ne olmaz diyerek saat 17:00'de havaalanındaydık. Sabahki telaşımı düşünün artık :D  Neyse efendim, Dalaman Havaalanı bomboştu ve Atatürk Havaalanı'ndaki kalabalığa alışkın insanlar olarak "Aaaa, kapalı mı acaba ???!!!" şeklinde anlık da olsa bir şaşkınlık yaşadık :D 4 saat bekleyerek oldukça zor geçti, en sonunda kendimizi uçağa attık ve 23:30 itibariyle canım evimdeydim.
Şu an işlerim daha rahatlamış durumda, aklımda bir ton fikir var. Kesilmiş, dikilmeyi bekleyen kumaşlarım, evimin dekorasyonuna katılacak olan yeni ciciler... Vallahi bu sefer az kaldı çok yakında tüm sevimliliğimle karşınızda olacağım ;)

Bu arada Sevgili Hesionka, muhteşem clutchlarından ve takılarından oluşan bir setle biz bloggerları sevindirmeye karar vermiş. Görünce tabi ağzımın suları aktı. En Erol Taş içsesimle "Benim olacaksınız!!! nuhahahaaaa !!!!"  diye kükredim :P Siz de bu cicilerin peşindeyseniz Hesi'nin bloğuna zıplayın derim ;)


Bugünü çooook mutlu geçirin ;)

19 Ocak 2010 Salı

Yine, yeniden karrrrr :D

Evet doğru tahmin, dışarıda lapa lapa kar yağıyor :D Aslında ne soğuktan, ne de kış mevsiminden hoşlanmam. Bana sıcak olsun, gerisi önemli değil. Bu nedenle kışın tek sevdiğim yanı kar. Aslında biz kendisini yarın itibariyle bekliyorduk ama canı bugün yağmak istedi. Pek de iyi etti.
Malum bu sene kış göremedik. Ne her sene beni evden çıkmaya bile korkutan soğuklar oldu ne de doya doya kar yağışını izleyemedik. Bu durum ne kadar sürecek yahu derken, bugün kış geliverdi :P
İşimin bir çok zorluğu olmasına rağmen, mesela 28 yaşında hala ders çalışıyor -çalışmak zorunda- olmam gibi, birçok avantajı da var. Bunlardan en önemlisi de arada bir  kaçamak yaparak, okulu kırabilmem :D He he, bu cümlemle kafası karışanlar olabilir, hemen açıklayayım efem :D Şu an itibariyle doktora yapan crafty engineer, aynı zamanda akademisyendir, dolayısıyla okulu aynı zamanda iş yeri olmaktadır. Buna bağlı olarak, işi kırdığı günler aynı zamanda okulu da kırmış bulunmaktadır :D İşte, bugün de o günlerden biri ve ben sıcacık evimde oturmuş karın keyfini doyasıya çıkarıyorum.
 Hepinize keyifli bir salı dileğiyle ;)

11 Ocak 2010 Pazartesi

Ödülüm geldi :D

Blog yazmaya başladığım ilk gün akşam eve geldiğimde bir de baktım ki birileri beni takibe almış bile. Ay ne sevindim ne sevindim anlatamam :) Bir görseniz sanki Nobel'e falan aday gösterilmişim :P Bu güzel takipçilerden biri de sevgili İğne ile İplik'ti.  Ben de hemen zıpladım O'nun bloğuna. Bir de baktım ki renkli mi renkli şirin mi şirin bir blog. Bir de çalışkan bir blogger ki sormayın. Yavrum sen hergün bu kadar postu girecek enerjiyi nereden buluyorsun, haa :D
Neyse gelelim sadede. Bu şirine bana GÜN IŞIĞI ÖDÜLÜ yollamış. Kendisine buradan kocaman öpücükler ve sevgiler yolluyorum xo  Kurallara göre benim de 12 tane gün ışığını etraf saçmam gerekiyor:



Bayanlar bu ödül bloglarınızı her okuyuşumda yüzüme yayılan gülümsemeye karşılık sizlere gönderilmiştir (Öyle bedavadan ödül yok yani :P). Gününüz de gönlünüz de ışık saçsın...

5 Ocak 2010 Salı

İyi ki Doğdun...

Bugün hayat arkadaşım, dostum, biricik sevgilimin doğumgünü. İyi ki doğdun, iyi ki seni buldum ve iyi ki benim canım Batuşum oldun.... Nice mutlu senelere güzel gözlüm!

4 Ocak 2010 Pazartesi

Her Yerde Kar Var...

Dün yatmadan arabaların üstü karla çoktan kaplanmıştı. Sabah kalktığımızda da her yer bembeyazdı. Çok mutluyum çokkk :D Ne olur kar bir süre erimesin :P 



2 Ocak 2010 Cumartesi

Merhaba 2010 !!!!

Yılbaşı arifesinde tüm blogger arkadaşlar gibi kutlama amaçlı ben de mesaj yazmak isterdim, amma velakin final döneminin en yoğun zamanı olmasından kaynaklı, günde 3'den az sınavda gözetmen olmadığımdan buna fırsat bulamadım, merakla benim yayınlayacağım yılbaşı mesajını bekleyen blogger camiasından özür dilerim :D

Gelelim yılbaşına... O gün de arka arkaya 3 sınavda gözetmen olduğum için koşturarak işe gittim. Her biri 90 dakika olmak üzere sınavlarda gözetmenlik görevimi yerine getirdim ve koşarak eve döndüm. Arkadaşlarımızla -daha doğrusu hepsi canımız ciğerimizdir, aileden sayılırlar ki zaten biri eşimin abisi :P - bizbize bir kutlama yapacağımız için çok da telaşa lüzum görmeden hazırlıklara başladık. Menümüzde bolca mezenin yanı sıra vazgeçilmez fırın tavuk ve pilavımızla canım sevgilimin spesiyali olan mevsim salatamız vardı. Bol bol yedik, içtik, güldük, sabırla gece yarısını bekledik.

Yılbaşını dışarıda değil de evde sakin, sessiz geçirmekten hoşlanan insanlarız. Hal böyle olunca her sene evimizde, sevdiklerimizle yeni yıla girmekten büyük keyif alıyoruz. Bu sene kadromuzda eksikler olsa da -canım kardeşlerim M. ve E., can dostlarımız T.,E. ve L.- yine de keyifli bir gece geçirdik -Şimdi isimlerin sadece baş harflerini yazınca gazete haberi gibi oldu ama :D -.

Yılbaşı biletimize de amorti vurdu :D

Sırada geceden kareler var.


İlk sırada bendeniz ve geleneksel hale gelen yılbaşı ağacımız var. Fotoğrafı misafirlerimiz gelmeden önce çektiğimizden ayağımda muhteşem terliklerim var, dolayısıyla kendilerini itinayla kamufle ettim :P


Bu da bizim yılbaşı soframız. Tatlı olarak mozik pasta yaptım, misafirlerimiz de yaş pasta yapmışlardı. Onların fotolarını çekmemişim. Yemek sonrası çayla afiyetle yendiler.
 
Bu seneki yılbaşı kadromuz :D

Herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı, bol bol sevinçli yıllar....

Related Posts with Thumbnails